Vanlı köylüler Türk askeri helikopterinden atıldıktan sonra sadece gazeteciler tutuklandı
by Lindsey Snell
11 Eylül 2020’de Servet Turgut ve Osman Şiban adlarındaki iki Kürt çiftçi, Türkiye’de bulunan Van şehrinin güneybatısında Türk askeri helikopterinden atıldılar. Turgut, yaralanmadan dolayı 30 Eylül’de öldü ve inanılmaz bir şekilde Türk yetkililer, Turgut’un Türk Jandarması tarafından tutuklanmaktan kaçmaya çalışırken yüksek bir kayadan düştüğü iddiasında bulundu.
Mezopotamya Ajansı’ndaki gazeteciler, kurbanların tıbbi kayıtlarını, tanık ifadelerini aldılar ve kaçırılma bölgesini ziyaret ettiler. Bölgede yüksek kayalar yoktu, yalnızca hayvancılık için uygun meralar vardı. Kaçırma olayına tanık olan köylüler, Turgut ve Şiban’ın gözaltına alınıp Türk askeri helikopterine zorla bindirildiklerinde yaralı olmadıklarını söylediler.
Osman Şiban, 20 Eylül’de hastaneden taburcu edildi. Şiban, tamamen iyileşmedi ve ciddi bir hafıza kaybı yaşıyor. Buna rağmen, Ocak 2021’de Türk güvenlik güçleri tarafından tekrar tutuklandı ve terör örgütüne yardım ve yataklık etmekle suçlandı. Hakkında açılan ceza davası devam ediyor.
Askeri helikopterden iki kişinin atılması suçuna ilişkin bugüne kadar tutuklanan diğer kişiler, olayı haber yapmayı göze alan gazetecilerdi. Mezopotamya Ajansı’ndan Cemil Uğur ve Adnan Bilen, Jin News’ten Şehriban Abi ve serbest gazeteci Nazan Sala, 6 Ekim 2020’de tutuklandı. “Van merkezde yaşadığım ev, polis tarafından basıldı ve arandı” dedi Cemil Uğur. “Ardından evden çıkarıldım ve Türk polisi terörle mücadele şubesine götürüldüm.”
Uğur, kendisinin ve meslektaşlarının gözaltında tutuldukları ilk 24 saat boyunca avukatla görüşmelerinin yasaklandığını ve dört gün boyunca duş almalarının engellendiğini söylüyor. Adliyeye çıkarıldıktan sonra Van’da yüksek güvenlikli bir cezaevine götürüldüler. Genel koğuşa geçmeden önce 45 gün boyunca karantina koğuşunda kaldılar. Sonunda, duruşmayı beklemek üzere serbest bırakılmadan önce altı ayı parmaklıklar ardında geçirdiler.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden bu yana Türkiye’de yüzlerce gazeteci tutuklandı. Türk hükümeti, tutuklanan gazetecilerin terör örgütü üyesi olduğunu iddia ederek gazeteci tutuklamalarını şiddetle reddediyor. Yeni Yaşam yazarı ve emektar gazeteci Hüseyin Akyol, “Gazetecilerin tutuklanması dünyada hoş karşılanmadığı için Türk hükümeti, gazetecileri gazetecilik yaptıkları için tutuklamadığını iddia ediyor” dedi. “Uzun yıllar hapis cezasına çarptırılmaları için terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorlar. Hatta bazen terör örgütlerinin liderleri olarak bile suçlanıyorlar.”
Aykol, gazetecilik kariyerine 20’den fazla ülkede yayınlanan “Sosyalizm: Teori ve Pratik” adlı dergide yayın müdürü olarak başladı. Gazetecilik hususunda ilk tutuklanması 1981 yılında gerçekleşti. Komünist bir siyasi partiye üye olmakla suçlandı ve 10 yıldan fazla hapis yattı.
Aykol serbest bırakıldıktan sonra Özgür Basın Geleneği’ne bağlı olan haber kaynaklarında çalışmaya başladı. 1990 yılından bu yana 50’den fazla haftalık veya günlük gazetenin yöneticiliğini yaptı. Bu hacim çok büyük çünkü bu haber kaynaklarının çoğu, Türk hükümeti tarafından aylar sonra resmi olarak kapatılıyor; bu sırada tekrar bir araya geliyorlar ve yeni bir isim ve yeni bir ofis ile yeniden ortaya çıkıyorlar. “Her bir gazetemiz mahkeme kararıyla kapatılınca aynı anlayışı sahip bir başka ekiple yeni bir gazete çıkarıp, yolumuza devam ettik.” diyor Aykol. “Bazı gazetelerimiz çok şanslıydı ve bir yıldan fazla devam ettiler.”
Türk hükümetinin müdahalesi, Türkiye’deki eleştirel gazetecilerin karşılaştığı pek çok engelden biridir. Aykol ve meslektaşları, ofis bombalamaları ve suikastlar da dahil olmak üzere onlarca yıl süren hedefli saldırılara dayandılar. 3 Aralık 1994 tarihinde Özgür Ülke gazetesinin üç ofisi eş zamanlı olarak bombalandı. Patlama sonucu ikinci kattaki haber odasının birinci kat girişine çökmesiyle gazeteci Ersin Yıldız hayatını kaybetti. 23 kişi de yaralandı.
Hüseyin Aykol, “ofisin 50-60 metre uzağında polis merkezi vardı ve bombalamayı duyunca olay yerine koştular ve binayı terk eden herkesi gözaltına aldılar.” dedi. “Onlara göre binada bulunan gazetecileri sorgulamaları normal bir işlem. Ancak bunlar, mağdur beyanları olarak alınmalıydı. Bunun yerine kendi gazetemizi bombaladığımız algısını yarattılar.” Sonuç olarak, bombalamalarda kimse suçlanmadı. Aykol ve diğer pek çok kişi, saldırının arkasında eski Türkiye Başbakanı Tansu Çiller’in olduğuna inanıyor.
Türk hükümetinin Aykol’a karşı açmış olduğu 63 davası var. Aykol, 11 Temmuz 2019’da tutuklandı ve bir dava kararıyla dört ay cezaevinde kaldı. Açılan davalardan altı tanesinin anayasa mahkemesi tarafından değerlendirilmesini bekliyor. “Bunlardan herhangi biri onaylanırsa hapse geri dönmek zorunda kalacağım,” dedi Aykol. “Davalarımda verilen tüm cezalar onaylanırsa 20 yıl daha hapiste kalmam gerekecek.”
Şimdi ise Aykol, Mezopotamya Ajansı’nın gazetecilerine akıl hocalığı yapıyor. Ve önceki nesillerde olduğu gibi, bu genç gazetecilerin çoğu Türk devleti tarafından tutuklandı ve suçlandı. “Kısa bir süre boyunca gözaltında tutulsalar da genç arkadaşlarım için üzülüyorum,” dedi Aykol. “Ama onları işe alırken başlarına bunun gelebileceğini açıkça söylüyorum. Gazeteciliğin bir yaşam biçimi olduğunu, bizim ülkemizde verilmekte olan demokrasi mücadelesinde yer alan neferler olduğumuzu söylüyorum. Zorlu ama onurlu bir mesleğe geldiklerini söylüyorum. Onlar yargılanırken, hele cezaevine düştüklerinde her zaman yanı başlarında olmaya gayret gösteriyorum. Onları cezaevinde mektupsuz ve kitapsız bırakmamak, en önemsediğim konuların başında geliyor.”
Cemil Uğur, geçen yıl Van olayını haber yaptığı için tutuklandığında korkmadığını söylüyor. “Buna alıştım. Bu benim ikinci kez tutuklanışım. Askeri bir helikopterden atılan iki sivil hakkında haber yapmanın tutuklanmama yol açacağını biliyordum, bunu haber yapan diğer gazeteciler de bunu biliyordu.”
Şu anda Mezopotamya bağlantılı 20 gazeteci cezaevinde. Cemil Uğur ve Adnan Bilen de dahil olmak üzere en az 160 kişi yargılanmayı bekliyor. Uğur, Bilen ve üç meslektaş, Van haberleriyle ilgili suçlamalar için en son 2 Temmuz’da mahkemeye çıktı. Onların davası ertelendi.
“Hükümetin duyulmasını istemediği gerçekleri insanların duymaması için bizi tutukladılar,” dedi Uğur. Unuttukları bir şey var; tarihte pek çok hükümet, gerçeği halka taşıyan gazetecileri tutukladı. Ancak bu hükümetler hiçbir zaman gerçeğin üzerini örtmeyi başaramadılar.”